Zahide Hala
Ufacık boyunla
Elekten geçe geçe incelen yüreğinle
Rengiydin gözyaşımın
Sabahın erken saati
Kuruldun mu sofraya
Otlu peynirle çaydı
Seninle tat aldığım
Hafifletirdi bakışların
Ağırlığımı
Kerpiç yapardın
Kalbimin köyüne
Yanıp doğmuştun
Yalnız başına
Zamanın külünden
Sendin Zümrüdüanka
Ah güzelim
Zahide Hala
Elli kilo çekmezdin de
Taşırdın cümlemizi sırtında
Ezilmediğin kamburunda doğrulmuştum
Götürdün yanında azalan dünyayı
Çerçöp arasında kaldı
Şimdi İstanbul’un taşları
Kendiliğinden çöktü Metropol
Kendiliğinden çürüdü her şey
Ruhuna Fatiha okudum
Gül açılsın diye mezarın başında