FEMTRAK – Dünya Dişidir, Dişi Dişlidir.

Zehra İpşiroğlu’na Mektup

Zehra İpşiroğlu’na Mektup


İstanbul, 05.12.2024

 

Sevgili Zehra 

Daha bir ay öncesinde seni İstanbul’da evinde hayal etmek bile çok zorlaşmışken, sana çaya geldiğimiz gün, yaşadığımız bunca üzüntü sanki hiç olmamış, kaldığımız yerden devam ediyormuşuz gibi geldi bana. Çünkü ne hastane süreçleri ne ameliyatlar ne de Norbert’le ilgili sıkıntılar sanki hiç sana değmemiş gibi ışıl ışıl ve rengarenk, tıpkı eski Zehra gibi karşıladın bizi. Sohbet ve paylaşımlarımız başlayınca da her şeyi unutup eski rutinimize yeniden döndük. Bunda gerçekten de senin savaşçı, yaşamı seven, sosyal yanı güçlü ve sürekli, üretme ve paylaşma arzunun etkisi var gibi geliyor bana. Ne ameliyat konuştuk ne hastane… Bol bol tiyatro sohbeti ve tabii yaptıklarımız, yeni projeler ve çalışmalarımızla ilgili güncelledik birbirimizi, tıpkı eskisi gibi. Ancak bu kez iki, üç saatlik bir çay buluşması neredeyse yedi, sekiz saati buldu. Konuşmaya, paylaşmaya yani yine eskisi gibi olmaya doyamadık. 

O gün uzun süredir birlikte çalışmayı, paylaşmayı sürdürenler ve aramıza yeni katılan ama yine senin sayende yollarımızın keşistiği beş kadındık. Her kuşaktan her yaştan… Sayılar değişse de sonuçta herkesin birbirini tanımaya, destek olmaya çalıştığı hatta ortak çalışmalar yapabildiği farklı bir ilişki modelimiz var. Bu gruplarda rekabet, ego vb. hiçbir zaman yok. Tam tersi birlikte neler yapabiliriz, kime nasıl destek olabiliriz, ne üretebiliriz soruları var. Bu da uzun süredir benim için ‘’kadın kadının yurdudur’’ fikrinin somut örneği gibi. Sürekli aramıza eklenenler, bazen uzak kalanlar olsa da birbirine dolaşık kökler gibi bağlarımız sağlam ve yeni filizleri karşılamaya hazır. 

Bu buluşmalar benim için çok değerli ve hayatıma yeni enerjiler ve çalışma alanları taşıyor. Son atölye çalışması da yine seninle birlikte planlandı ve hayata geçti. Çocuklukta şiddet ve cinsel tacize uğrayanlar ve konuya duyarlı bir kadın grubuyla yaptığımız atölyenin ilk ayağını sonlandırdık. Bundan sonra bu çalışma başka bir şekilde sürer mi, devamı gelir mi bilmiyorum ama sanıyorum ki dayanışma ruhunu, birlikte güçlü olmayı ve tüm bunları sanat yoluyla hayata geçirme konusunda bir adım attık. Biz de katılımcılardan çok şey öğrendik. Kadınlarla iletişim kurmak ve paylaşmak her zaman hepimize iyi geliyor ve eril dünyanın duvarlarında yarıklar açıyor. Atölyenin adı Farkındalık Atölyesi’ydi ve umarım biraz olsun amacına ulaştı. Bir tiyatro oyunu olan Canavar ve senin Hatırlayamadıklarımız romanın bu çalışmanın kaynağı oldu. 

Biraz da kendimden bahsedeyim sana, şu an elimde bir yüksek lisans tezi var. TEB Oyun Dergimizin oyun sonrası seyirciyle tartışmaya açtığı  Bir Tatlı Kaşığı Çamur oyunundan sonra, kadın çalışmaları konusunda yüksek lisans yapan Şevval, benimle tanışmıştı ve tartışmalardan çok etkilendiğini ve tez konusunu tiyatrodan yapıp yapamayacağını sormuştu. Ben de elimden geldiği kadar destek olmaya çalıştım. Fakiye ile tanıştırdım ve feminist tiyatro ile ilgili bilgi verdim. Bugün elimde ilk sayfasında bana da teşekkür yazan bir tez var.  Beş tane tek kişilik yerli kadın oyununu değerlendirmiş ve çok güzel yorumlamış. O kadar hoşuma gitti ki ona tezinin benden geçtiğini umarım hocalarının da beğeneceğini yazdım. Yani o günkü söyleşi olmasaydı belki de bu tez yazılamayacaktı. Birbirimizle karşılaşmalarımız, bağlar kurmamız ne kadar güzel üretimlere vesile oluyor! Bunların sonuçlarını görmek de insana umut veriyor. 

Bu arada annem olabildiğince iyi ve yürüteçle yürümek dışında eski alışkanlıklarına tamamen döndü. Ben de Sevara sayesinde özgürlüğüme kısmen kavuştum. Akşamları tiyatrolara gidiyorum. Gündüzleri istediğim saatlerde sokağa çıkabiliyorum. Bu arada Sevara’yı da sohbetlerimiz sırasında biraz tanımaya, anlamaya çalışıyorum. Geçenlerde o aşık olarak evlendiği kocasıyla bu bilinçte olsa yine evlenir miydi diye sordum ve 3 ay içinde kıza feminist farkındalık mı kazandırmışım ne bilmiyorum ‘’hayır’’ demez mi?  Hiçbir şeyin farkında olmadan çok küçük bir dünyada yaşamış. Kocasının her şeyi en iyi bildiğine inanmış, oysa şimdi tüm evi geçindiren o ve önünde başka bir dünya açıldı. Bana ‘’hayatımda sizin kadar meraklı ve araştıran bir insan görmedim’’ diyor. Öyle ki kendi ülkesinde olan bitenden hiç haberi yok, kime oy vereceğine bile kocası karar vermiş. Ben Özbekistan’da kadınların durumunu filan merak edince hayrete düşüyor. Umarım kız iyice bilinçlenip kocasını boşamaz. Şaka bir yana iletişim insanlarda çok şey değiştiriyor. Ben de ona bir çalışan değil genç bir kadın olarak yaklaştığım için çok farklı bir etkileşimimiz oldu. Özbekistan din sarmalında ve geleneklerin sıkıştırdığı ve gittikçe fark ettirmeden artan ‘’inanç’’ baskısı nedeniyle kadınların başlarını kapattığı ve televizyon spikerlerinin, sanatçıların daha kapalı giyinmeye başladığı bir dünyaya doğru gidiyor. Sevara’nın tüm akraba çocukları, üstelik genç kuşak başlarını moda gibi kapatıyor. Denize girmek kadınlar için ancak elbiseyle mümkün. Bunları duymak beni üzüyor ve aklıma senin de katıldığın başörtüsü tartışması geliyor. Bu tartışma Batı dünyasında ve üçüncü dünyada farklı anlamlarda. Bizim gibi, Özbekistan gibi ülkelerde asla bireysel özgürlük filan değil. Türki Cumhuriyetler için,  aidiyet, milliyetçilik, toplum baskısı ve ataerkil geleneklerin Sovyet dönemi sonrası islam inancını  kullanarak hortlaması söz konusu. Anneannesi, annesi açık torunu, kızı  kapalı kuşakların başka bir açıklaması yok bence. 

Ben bu mektuba başladığım günlerde, Femtrak Dergimizin editörü sevgili Berin annesini kaybetti. Sevim anne hepimiz için çok tanıdık, aileden biri gibiydi. Tüm sürecini, yaşama bağlılığını, müzipliğini, yarı bilinçli yarı demansa bağlı durumunu parodi etmeyi ve gülmeyi biliyordu. Gerçekten bir akrabamı kaybetmiş gibi üzüldüm. İçimden hep bir gün onunla tanışmak geçiyordu ama bu süreç içinde çok yaşlandı. Sevim anne aslında çok acı çekmesine karşın hayata karşı hep çok güçlü, dirençli ve mücadeleci bir kadın olmuş. Kızının acı ölümünden sonra kitap bile yazmış. Ama sıkıntıların acıların içinde hayata karşı hep olumlu, güçlü ve gülmeyi de başarabilmiş özel bir kadın. O nedenle burada onu da saygıyla anıyorum. Sevim annenin hepimize örnek olacak çok fazla özelliği var.  

Sana bir sonraki mektubumda gittiğim ve etkilendiğim oyunları da anlatmaya çalışacağım ama şimdi bir oyuna yetişmek için mektubuma burada son vermek zorundayım. 

Umarım yaşamımızdaki şanssız ve kötü deneyimleri unutup yolumuza birlikte daha çok yıllar devam edeceğimiz güzel günlerimiz olur. 

Yeni yılın sana güzellikler getirmesi dileğimle.

Tijen     

Picture of Tijen Savaşkan

Tijen Savaşkan

Tüm Yazıları