
RENKLERİN ve GÖRSELLİĞİN USTASI
ZHANG YIMOU
Neşe Ürel
Zhang Yimou filmlerini bir sinefil arkadaşımın önerisiyle izlemeye başladım. İlk izlediğim filmleri DVD’sini bulduğum Kızıl Darı Tarlaları, Ju Dou ve Kırmızı Fenerler olmuştu. Filmlerden belleğimde kalan kırmızı rengin baskınlığı ve muhteşem bir görsellikti. Yönetmen hakkında yazmaya karar verdiğimde filmlerini tekrar izledim. Araştırdığımda bu üç filmin “kırmızı üçlemesi” olarak bilindiğini gördüm.
Zhang Yimou 1951 yılında Çin’de doğar. Çağımızın festivallerde takip edilen önemli yönetmenlerinden biridir. Fakir bir ailenin çocuğudur, Kültür devrimi sırasında çiftçilik, çobanlık ve dokuma işçiliği yapar, kendi kanını satarak bir fotoğraf makinası alır, fotoğrafçılık yapar ve bu arada da para biriktirir. 1978 yılında yeniden açılan Pekin Akademisine başlar. Akademiden mezun olduktan sonra görüntü yönetmeni olarak çalışır ve ilk filmi Kırmızı Darı Tarlaları’nı 1988 yılında çeker.
Yönetmenin filmografisini üç dönemde inceleyebiliriz. İlk filmleri dram ağırlıklı kişisel hikayelere odaklandığı ama her zaman siyasi ve toplumsal tavrı olan filmlerdir. İkinci dönemde popüler tarza kaydığı dövüş sanatlarının ön plana çıktığı büyük bütçeli filmler çeker. Üçüncü dönemde ise yine dövüş sanatları içerse de eski günlerine döndüğünü müjdeleyen filmleri vardır. Ama hangi dönemde çekmiş olursa olsun filmlerinin görselliği, renk şöleni, teknik üstünlüğü tartışılmaz. Çin halkının tarihini ve sorunlarını, ataerkil düzene ve rejime eleştirisini de filmlerinin içine yedirdiğini görürüz.
Çin Sineması’nın altı kuşaktan oluştuğunu söylüyor sinema tarihçileri. İlk dört kuşakta sinema endüstrisinin devlet elinde olması nedeniyle bağımsız olamayan daha çok melodram ağırlıklı filmler çeken yönetmenler vardır. Beşinci ve altıncı kuşakta bağımsız sinemanın örnekleri görülmeye başlar. 1949 devrimi sonrası doğan ve bu siyasi ortamda büyüyen Beşinci Kuşak yönetmenler, Kültür Devrimi sırasında ülkenin her köşesine gidip gördükleri karşısında yönetimi sorgulamaya başlarlar. Zhang Yimou bu kuşaktan gelen bir yönetmendir.
Yönetmenin 2008 Pekin Olimpiyatları’nın açılış ve kapanış seremonilerinin tasarımcısı olduğunu da söyleyerek filmlerine geçmek istiyorum. Tüm filmlerini (35’e yakın filmi var) izlemek ve anlatmak olanaksız olduğundan üç döneminden önemsediğim ve görülmesi gerekli diye düşündüğüm filmlerine değinmek istiyorum.
Kırmızı Darı Tarlaları (1988) çekildiği yıl Berlin’de Altın Ayı Ödülü’nü alır. Ünlü yazar Mo Yan’ın romanından uyarlamış, o uzun roman tabii ki bire bir uyarlanamaz ama romanın ruhunu filme geçirmiş yönetmen. Japon işgali sırasında bir şarap imalathanesinde geçer film ve dul kalan genç kadının şaraphaneyi inatla sahiplenmesi ile uzun bir dönem anlatılır. Kızıl darılardan yapılan şarap, Japon askerlerin işkencesiyle akıtılan kanlar ve darı tarlaları kırmızının çeşitli tonlarıyla görüntülenir. Filmde olayları anlatan bir dış ses vardır ki bu karakterlerimizin torunudur. Kadın karakterin güçlü duruşu, oyuncu Gong Li’nin unutulmaz performansı, olağanüstü görsellik ve masalsı ironik bir anlatım ile özetlenebilir bu film.

Ju Dou (1990) güçlü bir kadın karakterdir ve yine canlandıran Gong Li’dir. Bir kumaş boyama atölyesinde geçiyor film ve film boyunca bu mekânın dışına çok az çıkılıyor. Yaşlı atölye sahibi ile zorla evlendirilen genç bir kadın ve yaşlı adamın insafsızca çalıştırdığı yeğeni ve atölye. Bu dördü arasında geçiyor film. Atölye yani mekân gerilimin baş unsuru olarak kullanılır. Yaşlı adamın işkencelerine dayanan genç kadın sonunda yaşlı adama işkence etme fırsatını ele geçirir. Kurban ve cellat yer değiştirmiştir. Çıkrıktan boşanan suya dökülen kırmızı kumaşlar, yine suya dökülen kırmızı boyalar ve kurutmak için asılan metrelerce renkli kumaş yönetmenin renklerle dansıdır.

Kırmızı Fenerler (1991) Venedik Film Festivali’nde Gümüş Aslan Ödülü’nü almış. Feodal hayata dair sert eleştiriler var 1920 yılında geçen bu filmde. O dönemde toplum yapısı, alt-üst kasttan olanların durumu filmin içinde alt metin olarak vurgulanır. Bir soylunun 4. Eşi olarak kale gibi bir mekâna gelen genç bir kadın, oyuncu yine Gong Li ve yine muhteşem bir performans. Yeni gelen eşle yaşlı soylu ve diğer üç kadınla aralarında yaşanan çekişmeler anlatılır. Bu kez kırmızı, fenerler olarak karşımıza çıkıyor. Yaşlı koca geceyi hangi eşle geçirmek istiyorsa kırmızı fenerler o evin önünde yakılır. Kırmızı ayrıca kostümlerde de çokça kullanılmış.
Gong Li ve Zhang Yimou beş filmde birlikte çalışırlar ve bir süre de birlikte yaşarlar. Oyuncu çoğunlukla Çin toplumundaki ataerkil düzene direnen kadın karakterleri canlandırır. Yıllar sonra çekilen Yuvaya Dönüş filminde de yaşlandırılmış Gong Li’yi izleriz.
To Live (Yaşamak, 1994) Cannes’da Büyük Jüri Ödülü’nü alır. Film 1940’lı yıllarda kumarda evi dahil her şeyini kaybeden bir adamın gezgin kukla sanatçılığı yaparak geçimini sağlamasını anlatır. Bireyin trajedisi ile birlikte toplumsal yapı da çok güzel verilir. Filmi için yönetmen: “Amacım sıradan bir Çin ailesinin yaşamını yansıtmaktı. Bu insanların yaşamlarında çok boyutlu planları yok, elinde olanla yetinmeyi biliyorlar.” der.
1999’da Bir Öğrencim İçin filmi Venedik’te Altın Aslan alır. Belgesele çok yakın olan bu filmin öyküsü gerçek bir olaydan alınmış ve oyuncular da gerçek hayattaki kişiliklerini canlandırmışlar. Çocuk denecek yaştaki yedek öğretmenin okuldan çalışmak için ayrılan bir çocuğu okula getirme çabası ve çocuklarla kurabildiği diyaloglar üzerinden ilerliyor film ve Çin eğitim sistemindeki aksaklıklara dikkat çekiyor. Bu filmden sonra yönetmenin İkinci dönemi başlıyor.
Kahraman (2002), Parlayan Hançerler (2004), Altın Çiçeğin Laneti (2006) gibi dövüş sanatlarının ön plana çıktığı, popüler sinemaya yaklaşan filmleri dünyada gösterime girer ve üçü de gişede başarılı olur. Bu filmlerin dövüş sahnelerinin koreografisinin, estetiğinin ve kostüm tasarımının muhteşem olduğunu teslim etmek gerekiyor. Aynı zamanda anlatılan hikayeler de Çin Tarihine ayna tutuyor.
2014’te çektiği Yuvaya Dönüş filmi için yönetmeni takdir ediyorum. Baskıcı bir rejimin olduğu bir ülkede böyle bir öyküyü çekmek gerçekten cesaret istiyor. Film Çinli yazar Geling Yan’ın romanından uyarlanmış. Rejim aleyhtarı olduğu söylenen bir adamın sürgünde geçen yılları sonrası dönüşü ile karısı ve kızıyla yaşadıkları, uzun bir zamana yayılmış bir öyküyle anlatılıyor. Zaman zaman tekrarlanan ve uzatılmış sahnelerin olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Ama o dönemin ruhunu ve insanların etkilenmiş ruhlarını çok güzel anlatmış. Sonuçta eleştirilecek yönleri olsa da kaliteli ve dokunaklı bir film olmuş Yuvaya Dönüş.
2016’da Zhang Yimou Hollywood ile ortak bir yapıma imza atar. Çin Seddi Çin’de İngilizce çekilen Hollywood yıldızlarının oynadığı bir filmdir ve gişede başarısız olur.
Yönetmenin son izlediğim filmi Gölge Savaşçısı (2018) oldu. Bu film dövüş sanatları filmi gibi görünse de aslında çok farklı incelikleri ve metaforları var. Yönetmen Çin felsefesinde önemli bir yeri olan Yin-Yang sembolünden yararlanmış. Filmin pek çok sahnesinde görüyoruz bu motifi. Yin-Yang’ın kelime anlamı karanlık-aydınlıktır. Yine Yin dişiyi ya da gölgeyi, Yang erkeği ya da güneşi temsil eder. Birbirinin tamamlayıcısıdır Yin-Yang. Yine onun canlı renklere ve kırmızıya verdiği ağırlık bu filmde yok gri tonları ağırlıkta ve çok başarılı bir sanat yönetimi var. Çin tarihine geri döndüğü bu film yönetmenin de eski formuna döndüğünü müjdeler gibi.
Zhang Yimou Çin sinemasında Çin’in geçmişinden bugüne geçirdiği kültürel değişime filmleriyle tanıklık eden bir yönetmen. Bugüne dek izlemediyseniz mutlaka izlemelisiniz yoksa sizin için sinema ve Çin tarihi eksik kalır.