
SONUNCU
Aynullah Akça
Sıçrayarak uyandı. Kötü bir rüya görmüştü. Tam kâbus… Bir yanında karısı, diğer yanında hiç tanımadığı bir erkek her biri bir kolundan tutmuş onu soymaya çalışıyorlardı. “Kanter içinde kalmışsın, diyordu karısı rüyasında, pijaman su gibi. Hastalanacaksın kaldır kollarını değiştirelim.”
Kollarını kaldırdı. Üzerinde daha önce hiç giymediği ay-yıldızlı kırmızı bir pijama vardı. Ellerini üzerinde gezdirince pijamanın terden değil, kandan vıcık vıcık olduğunu dehşet içinde gördü.
“Hayır istemiyorum, bırakın beni…” diyerek kollarını aşağı indirip sıkıca birbirine kenetledi.
“Neredeyim ben… Burası benim yatak odam değil… Siz kimsiniz” diye bağırmaya başladı. Sesi bomboş odada yankılandı. Etrafa göz attı. Hastane gibi bembeyaz, boş bir odaydı. Yalnız bir köşede ucu kanlı bir cop dayalıydı. Bunu görünce makatının derinliklerinde ince bir sızı hissetti. Deliler gibi bağırıp onu tutan ellerden kurtulmaya çalıştı. O çabaladıkça eller daha da sıkı kavrıyordu kollarını. Adeta kerpeten gibi kıskaca almışlardı. Tüm gücünü toplayıp kendini yataktan aşağı attı. Atmasıyla da kolları kanat gibi iki yana açıldı ve bir kuş gibi karanlığın derinliklerine doğru süzülmeye başladı. Giderek karanlığa gömülüp bilincini kaybetti.
Uyandığında odada yalnızdı. Karısına seslendi.
“Melek, Melek… Neredesin?” Karısı koşarak geldi. Melek gibi sevimli bir gülücükle karşısında durdu, sordu.
“Nasılsın sevgilim, uyandın mı?”
“Çok kötü bir rüya gördüm,” dedi.
“Evet, yine kâbus görmüş olmalısın. Gece boyunca yatakta çırpındın durdun. Kann ter içinde kalmıştın. Pijamanı değiştirmek için uğraştım, ancak bırakmadın. Kendini yataktan dışarı attın. Kafan kalorifer demirine çarptı. Alt kattaki komşu doktoru çağırdım. Sardı sarmaladı. Şimdi nasılsın, bakalım?”
“Aklımı oynatacağım, Melek. Anlat bana ne oluyor. Burası bizim oda değil. Ben neden buradayım”
“Anlattım ya sevgilim, burası alt kattaki komşumuz Doktor Erdoğan’ın kliniği. Sakinleşmen için seni buraya indirdik.”
“Ben kendi odamıza gitmek istiyorum!”
“Sakin ol sevgilim, ağır bir travma yaşamışsın. Bir süre burada kalman gerekebilir. Az sonra Dr. Erdoğan Bey gelip seni muayene edecek.”
“Hayır, istemiyorum!” Yataktan kalkmaya yeltendi. Ancak karısı engel oldu. Kolunu boynuna doladı. Olanca gücüyle başını göğsüne bastırdı. Kulağına ancak duyulur bir sesle fısıldadı:
“Biraz daha sabret sevgilim, bütün kâbuslarına son vereceğim.”
Adam boğulmak üzere olduğu o anda her şeyi hatırladı. Celladının pençesinden kurtulmak için çırpınmaya başladı, ama artık iş işten geçmişti. Melek kadar güzel kadın ani bir ters hareketle boyunu geriye kıvırdı. “Hart” diye bir ses duyuldu. Adamın dehşetle açılan gözleri yavaş yavaş yana kaydı. Burnundan ince bir kan sızıntısı gelmeye başladı. Kadın, adamın cansız bedenini yatağa dikkatle uzattı. Sonra kapıda duran koyu takım elbiseli iki korumayı yanına çağırdı.
“Kaldırın bunu,” dedi, “bu sonuncuydu.”
26 Eylül 2023 Dikili