FEMTRAK – Dünya Dişidir, Dişi Dişlidir.

Tijen Savaşkan’a Yanıt

Tijen Savaşkan’a Yanıt

İstanbul, O4.20.2025

 

Kriz Anlarını Aşma Yöntemleri: Doğa ve Sanat

 

Tijencim iyi günler

Kriz anlarını nasıl aşacağız?

2024’ ün en güzel yaz aylarını hastanede geçirdiğim için denizi çok özlemiştim.

Haziran’da iki, Eylül’de üç hafta Olimpos Çıralı’ya gitmem benim için çok büyük bir armağandı. Her sabah kahvaltıdan önce göl gibi duru denizde bir saat yüzerken bunu başarabildiğim için şükrediyorum. Geçen yıl bu aylarda bırak bir saat yüzmeyi bir adım bile atamıyordum. İnsan bedeni ne kadar şaşırtıcı değil mi?

Norbert ise hastalığından dolayı bedenine kilitlendi. Bunun nasıl bir şey olduğunu  anlatabilecek sözcükleri bir gün bulabilecek miyim? Hiç sanmıyorum. Ama gençliğimde Beckett’in yapıtları ve uyumsuz tiyatro üstüne yapmıştım doktoramı. Meğer Beckett yaşlılıkla ilgili güzelleme yazıyormuş da ben farkında bile değilmişim.Yine ona da doğanın içinde olmak güneş, deniz havası, kediler, kirpiler ve kaplumbağlar çok iyi geldi.

Birkaç gündür yine İstanbul’dayız, buraya daha yeni ayak uydurmaya çalışıyorum. Bir de arkadaşlarımın tavsiyesiyle Moldova’dan Maria geldi noel ana gibi, bal, sucuk, çikolata bana kedili bir bluz bile getirmiş. Dünya tatlısı bir kadın. Görüyorsun ya olumsuzluk döngüsünün içinde çok güzel şeyler de oluyor. Norbert de bülbül kesildi, bir Türkçe konuşuyor ki.

Karşıt dünyanın gücü: Sanat

Tijencim biliyor musun, üç projem var yaşamımda: Norbert, onu rahatlatabilmek için her şey. Kendi sağlığım, kendimi iyi hissedecek her şey. Ve sanatsal ve sosyal etkinlikler ve  yaratıcılık… Sanatla nasıl uğraşmaya zamanın oluyor diyorsun,bunu yapmasam ben  bitmiş, tükenmiştim. Gücümü bütünüyle bundan alıyorum. Şimdi Teb Oyun’da ortak dergimiz çıkıyor, onunla uğraşıyorum, içinde çok güzel yazıların olmasını tasarımının da  sağlam olmasını istiyorum. Bu ikimizi buluşturan güzel bir çalışma. Ama başka güzel şeyler de oluyor. Sana anlatmış mıydım okuma tiyatro performanslarımızdan birine yönetmen akademisyen Ceyhan Kandemir geldi, çok heyecanlandı ve Hatırlayamadıklarımız’ı filme çekmeye karar verdi. Ceyhan benim çok eski bir öğrencim, son filmi Kelebeklerin Uyuduğu Yer ödüller aldı, güzel bir çalışma. Baş oyuncumuz Ebru Suna senaryoyu yazıyor, ben de yakasına yapıştım ama bu iş çok zor. Aylardır senaryo üstüne çalışıyoruz. Romanı biliyorsun çok farklı bir yapısı var pek sinemaya uygun değil. Başarabilecek miyiz bilemiyorum. Ama gençlerle çalışmak hoşuma gidiyor. Okuma tiyatromuz da sürecek önümüzdeki aylarda. Altı gösteri yapmak istiyoruz. Aynı programı Köln’de de farklı oyuncularla hazırlıyorum. Bana bol şans dile. 

Eril dünyadaki eşitsizlik üzerine, ataerkil kuşatılmışlık

Bir Hayalim Var projesine gelince umutlu olduğum söylenemez. Çünkü son yıllarda tiyatroda en küçük bir politik duruş ya da eleştiri sezildiği anda didaktik damgası yapıştırılıyor. Bir Hayalim var kadınların erkeklerle eşit olmadığı  ataerkil bir ortamı sergileyen bir performans. Denilebilir ki bunu zaten biliyoruz. Tabii ama bu öylesine doğal bir gerçek ki içinde çoktan kaybolmuşuz. Ataerkillik yaşamımızın her alanında bizleri öylesine  kuşatmış ki görmüyoruz bile. Geçenlerde çok sevdiğim uluslararası düzeyde çok değerli bir sanatçıya yeni baskısı çıkacak olan Düş Hırsızları kitabımdan söz etmiştim. Gi-po’nun yani içimizde bizi kıskıvrak bağlayan Gizli Polis’in öyküsünü anlatan bu fantastik gerçekçi kitabı onun resimlemesini çok istemiştim.  Ama daha ilk anda torunu doğacağı için kızının ona ihtiyacı olacağı gerekçesiyle  reddetti. Tabii başka nedenleri de vardı ama ilk söylediği buydu. Şimdi tersini düşün bir erkek sanatçı böyle bir şey söyleyebilir mi? Ama eril dünyada kadınlar sürekli bir hizmet halinde, Evi düzenleyecek, yemek pişirecek, çocuğa, toruna bakacak olan her zaman kadınlar. Bu aslında çok şeyi aştığını sanan batı toplumlarında da farklı değil. İşte benim içimdeki isyan da tam bu noktada başlıyor. 

İsyan

Bu gençliğimden beri yaşadığım bir isyandı, bu nedenle uzun yıllar yalnız yaşamayı tercih ettim, sonra da benimle benzer duyguları ve  görüşleri paylaşan biriyle kesişti yolum. Ama şimdi yaşamımın sonuna doğru kendimle ve yaşadığım toplumla hesaplaşırken bu eşitsizlik sorunu duygularımı ve düşüncelerimi çok meşgul ediyor. Batı toplumlarında insanlar bu sorunu aştıklarını düşünüyorlar ama benim görüşüme göre kesinlikle aşamamışlar sadece farklı biçimlerde yaşıyorlar. Bir kadının, istediği erkekle beraber olması, istediği gibi bedenini sergilemesi, mesleğinde kariyer yapması, cinsel kimliğini kendisinin belirlemesi bunların hiç biri kadın erkek eşitliğinin göstergesi değil bana göre. Ama benim gibi düşünenlerin sayısı da fazla değil. Bu nedenle de son çalışmam yaratıcı yönetmenini bulur mu hiç emin değim. Nitekim yeni bir erkeklik arayışı içinde olan Erkeklik Hapishanesi oyunuma da ilgi yok. Tam İzmir’de sahnelenecekti, her şey hazırdı, dahası çok sevdiğim bir sanatçı olan  Selçuk Demirel’in bir resmini afiş yapmıştık ki proje bir sahne kazası nedeniyle suya düştü, şimdi aradan epey bir süre geçtikten sonra bunun daha farklı nedenleri olduğunu düşünüyorum. 

Kültür endüstrisi

İnsanlar tiyatroya gittiklerinde ya ucuz komedilerle sadece eğlenmek istiyorlar ya da hayal dünyasına dalabilecekleri boş alanlarla dolu bir tiyatroyu tercih ediyorlar. Ya da bedensel performans hoşlarına gidiyor. Neden? Sanırım bu da kültür endüstrisinin etkisi. Bizler sanatçı ne kadar özgürdür dersek diyelim aslında değil. Yaşadığımız baskın eğilimlerin, modaların  yoğunlukla etkisi altındayız. Bunun dışına çıkmak isteyenlerin pek şansı yok. Bugün de biliyorsun her şeyi etkisi altına alan ciddi bir apolitik rüzgar esiyor. Buna çok üzülüyorum çünkü sanatın farkındalığımızı ve duyarlılığımızı geliştiren bir gücü var.

Kadın ölümleri

Kadın ölümlerinin pornografik boyutuna gelince bunun üzerinde  hiç düşünmemiştim. Ama dikkat edince ne kadar haklı olduğunu görüyorum, bu da eril dünyanın buradaki bağlamıyla medyanın bizlere oynadığı tipik bir oyun olmalı. 

Aslında bir kadının doğumundan ölümüne değil her şey eril dünyanın kurallarına göre  belirleniyor ve akıyor. Bunun dışında kalanlar ise görmezden geliniyor. Tabii böyle bir ortamda kadının kendi kimliğini bulması da zorlaşıyor. 

Tijencim pek yakında yine haberleşmek üzere sevgiyle kal.   

Zehra

Picture of Zehra İpşiroğlu

Zehra İpşiroğlu

Tüm Yazıları