
Fotoğraf: İsa Atalan
Boynumda sistemin zincirleri, her ülkede, her biçimde ’namus’ kavramının sadece benim hayatıma aidiyeti ile kalbim iki büklüm yanarken: Yoktunuz!
Bazılarınız sağcı ya da solcu olduğunu söylüyordu, bazılarınız çok demokrat, hümanist, kadın sever… Bazılarınız ise maçoluğundan haz alıyordu…
Sevişmenin tavla zarını atıyordunuz ben ise, zar tutmayı bilmiyordum.
Başarı ölçüm ‘iyi yemek’ yapmakla sınırlandıkça, ayağımın altında bir cennet mi var, yoksa vajinam …pu mu bir türlü bilemeden ve erkil beyinlerinizden vize almadan yaşayamaz oldum. Bir parça gökyüzünü bile benden esirgediniz!
Kursağımdan ‘erkek parası’ girmedi. Ev temizliğine gitmeye hazır olduğum aç gecelerim oldu: Yoktunuz!
Gece ve gündüzümün yaratıcı eylemlerimle değil, ‘kime verdiğimle’ ölçülmesi gerektiği konusunda beni yargılayıp, aşağılamaya kalktınız…
Ne tuhaf; ‘aklı kısanın’ erkek de olabileceğini o zaman öğrendim!
Ruhuma ördüğünüz çoraplar, her renk ve desenle baskıda sınır tanımıyor. Kaç yüzyıldır özgür ve bağımsız bir birey olduğumu unuttunuz. Bir de alın terimi koşulsuz, şartsız sizin hizmetinize vermemi ve şükretmemi istiyorsunuz…
Ben yokum!