FEMTRAK – Dünya Dişidir, Dişi Dişlidir.

Mars’ta yaşam kurma çabaları boşuna değil!

Mars’ta yaşam kurma çabaları boşuna değil!

Uzay yarışında yeni hedef Mars, ülkemizin bu yarışta yer aldığı pek söylenemez, Dünyamızın geleceği konusunda kimilerinin galiba ciddi endişeleri var. (Galiba mı?)

Biliyoruz ki, çevre sorunları artık doğayı, insanlığı, tüm canlıları, dünyamızı etkileyen, 2000’li yıllardan bugüne gündemden hiç düşmeyen ve artık teyakkuzda olunması gereken bir varoluş  sorunu haline geldi. Ülkemizde de 1995 yılı sonunda kurulan Açık Radyo’da 27 yıldır Ömer Madra ve ekibi ve çevre örgütleri bu konuyu ısrarla gündeme getirmeye devam ediyor. Bilim insanları veriler doğrultusunda dünyanın geleceği için çeşitli senaryolarla yetkilileri uyarıyor. Dünyada yıkıcı sonuçlara yol açacak bazı eşiklerin geçildiği konusunda raporları Birleşmiş Milletlere sunuyor, Birleşmiş Milletler devletleri, devlet başkanlarını uyarıyor, defalarca bir araya geliniyor, kimi kararlar alınıyor ancak maalesef uygulamalar devede kulak kalıyor. Bir dünya savaşı çıkmasını önlemek için kurulmuş olan Birleşmiş Milletlerin ne yazık ki yaptırım gücü yok. Sorun çok yönlü, tehdit çok büyük, acil çözüm gerekli! Ancak yapılması gerekenler için halen dünya çapında harekete geçilmiş değil! Hatta bölgesel savaşlarla yaratılan çevre sorunlarına Rusya Ukrayna savaşıyla gittikçe tırmanan nükleer savaş tehdidine üstüne ABD ile Çin’in Taipei üzerine gerilimi eklendi. Yine soğuk savaş yıllarına döndük, cepheleşme ve gerilim her gün artıyor. Ne yapmalı? İklim aktivistleri bizlerin dikkatini çekmek için mücadele veriyorlar. Bir de Greta örneği var. Oldukça ses getiren, gündemde kalan, farkındalığı geniş çapta artıran bir örnek oldu, Greta’nın yarattığı rüzgar bugün azalmış olsa da bazı kazanımlar sağladı, en azından ülkesi İsveç için. Bir başka bakış açısıyla İsveç,  yüksek bilinçli bir ülke olarak Greta’yı yarattı, denebilir. İsveç çevre için harekete geçmiş devletlerden ve karbon vergisi uygulayan ülkelerden biri. 

İsveç Global Challenges Foundation’a kulak verelim. 2023 yılında yaşanabilecek büyük çevre felaketlerine dikkat çekiyor. En büyük tehlike fosil yakıt kaynaklı küresel ısınma ve nükleer savaş tehdidi olarak görülüyor! Atmosferde +1,15 C’ye ulaşmış olan ısı farkının, bir şeyler değişmeden böyle devam edilirse, bu yüzyılın ortasında  +1,5 C’ye ulaşması ön görülüyor ki bu da global olarak zincirleme felaketlere yol  açıyor. Havayı kirleten emisyonları hızlı ve etkili bir biçimde kesmek için gerekli tedbirler piyasa ekonomisinin ve ülkelerin ekonomik rekabetinin kurbanı oluyor. Bazı ülkelerde uygulanmaya başlanan yasaklar ve karbon vergisi küresel ısınmanın önünü kesmek için yeterli boyutta değil. 2022’de örnekleri görülen yüksek ısı dalgası, artan kuraklık, ani sel baskınları her geçen gün artarak yaşamı tehdit ediyor.

Ve belki de, bunlara eklenecek şu anda aklımızın köşesinden geçmeyen boyutta yeni felaketlere dünyamız gebe. Yani, Mars’ta koloni kurma çabaları boşuna değil. Ne yazık ki, o da belli bir zümre için ve çok özel kişi ve kuruluşların elinde! Dünyanın en zenginlerinin yeni oyuncağı görülen bu rekabet hızlı bir biçimde sürüyor. Zira bu uzay seyahatlerinin, Mars ve ayda koloniler kurmanın zorunlu hale geleceği düşünülüyor. Ayrıca Mars’ta bulunan ekonomik yönden çok değerli madenler bu zenginlerin gözlerini kamaştırıyor. Elon Musk’ın SpaceX şirketinin yeni atılımları yoğun biçimde ABD’de gündem oluşturuyor. Bu arada, konumuz dışında ama ABD gıda ve ilaç kuruluşu FDA’nın Elon Musk’ın beyin implantı şirketi Neuralink’e insan beynine çip takılması deneyleri için izin verdiğini duydunuz mu? Ben şoke oldum. Bilgisayar kontrolünde beyinler gibi distopik bir geleceğe atılmış bir adım olarak değerlendiriyorum. Körlük, felç gibi beyin hasarı olan hastaların beynine bilgisayar bağlantılı takılacak bu çipin yaşamlarını kolaylaştırmak gibi ulvî bir amacı var(mış), ancak, ulaşacağı sonuçlar çok ürkütücü. 

Neyse biz çipsiz beynimizle, kuş kadar aklımızla dünyamızın geleceği konusuna dönelim. 2022 yılında yaşanan felaketlere bir göz atalım. Bu felaketlerin yarattığı büyük yaşam kayıpları ve büyük acıların yanı sıra, öyle büyük maddi kayıplar olduğunu görüyoruz ki, insan düşünmeden edemiyor. Bu paralar küresel ısınmanın önünü kesmek için karbon salınımının azaltılmasına harcanmış olsa, tüm devletler buna uysa, üretim çevre gözetilerek yeniden düzenlenmiş olsa belki bu felaketler önlenebilir ve bu acılar yaşanmamış olurdu. Geçtiğimiz yılın büyük felaketlerinin bir bilançosu!

  • İan Kasırgası: ABDnin güneyi ve Küba’yı etkiledi, 40 bin insanı yerinden etti. 100 milyar dolar zarar getirdi.
  • Pakistan’da yaşanan seller: 1700 kişi öldü, 7 milyon kişi göç etti. 30 milyar dolar zarar verdi, sigortanın karşıladığı zarar 5,6 milyar dolar.
  • Avrupa ve İngiltere’de yazın yaşanan sıcak hava dalgaları: Özellikle yaşlı ve bebek ölümlerine neden oldu. Getirdiği ekonomik kayıp 20 milyar dolar.
  • Çin’de yaşanan seller: 209 bin kişiyi etkiledi, 12 milyar dolar zarar getirdi.
  • Avustralya’da Şubat Mart aylarında yaşanan seller: 60 bin kişiyi etkiledi, en az 7,5 milyar dolar zarara sebep oldu.
  • Eunice Kasırgası: İngiltere’de 16 kişi sellere kapılıp öldü, 4,5 milyar dolar ekonomik hasara sebep oldu.
  • Filona Kasırgası: Kanada ve Karayiplerde 13.000 kişiyi etkiledi, 25 kişi öldü. Sadece 2 haftada 3 milyar dolarlık ekonomik hasar yarattı.
  • Güney Afrika sel felaketi: 40 bin insanı yerinden etti, 459 kişi öldü. En az 3 milyar dolar ekonomik kayıp.
  • Çin’de yıl boyunca yaşanan kuraklık: 8,5 milyar dolarlık bir ekonomik kayba yol açtı. Brezilya’da yaşanan kuraklığın maliyeti ise 4 milyar dolar.
  • Batı Afrika’daki sellerden 1,3 milyon insan etkilendi, 600 kişi hayatını kaybetti.
  • Bangladeş Sitrang Siklonu’nda 1 milyon insan evini terketmek zorunda kaldı.

2022 yılında yaşanan bu felaketler ve bu kayıplardan ders almak zorundayız. Devletlerin tedbir alması, bu tedbirlerin dünya çapında uygulanması için felaketlerin yaşanmasını beklemeden harekete geçmeliyiz, geçilmesi için mücadele etmeliyiz. Çevre için direnenlere destek verelim, çevre örgütlerine katılalım, halkın baskı unsuru yaratması için çalışalım. Bireysel olarak da hiç küçümsemeden, ufak adımlar gibi görünse de önemini anlayarak, sorumluluk alıp yapabileceklerimizi yapalım.

  1. Dünya gıda üretim sisteminin yeniden kurgulanmasını talep etmeliyiz. Tarım, hayvancılık, balıkçılık, sera gazı emisyonlarının oluşmasının üçte birini oluşturuyor.  Çılgın tüketimin ve daha fazla kâr anlayışının kurbanı olan gıda üretimi; biyolojik çeşitliliğin azalmasına, kaynakların tüketilmesine, toprağın zehirlenmesine, erozyondan ormansızlaşmaya, gıda israfından, çevre kirliliğine, ambalajlı gıdalarla plastik atıkların artmasına neden oluyor, Dünya çapında bu talep için biz bugünden harekete geçebiliriz. Bilinçli tüketici olabiliriz.  Mevsim ürünlerini tercih edebilir, keyfe keder ithal ürünleri protesto edebiliriz! Talep olmazsa kâr olmaz, arz ona göre şekillenir.
  2. Moda ve giyim sektöründe “hızlı moda” değişimine dur diyelim!.. Moda ve giyim sektörü havadaki emisyonların yüzde onunu oluşturuyor. Bu sektör havacılık ve denizcilik sektörlerinden daha fazla sera gazına yol açıyor. Bunun en büyük nedeni “hızlı moda”. Her sezon değişimden yana olmak zorunda olan rekabetçi “hızlı moda” üretilirken, çevreyi ve insanı sömürmekle kalmıyor, tekstil atıklarıyla – ki artık tekstilin yüzde sekseni sentetik- dünyayı ve denizleri çöplüğe çeviriyor. Şili’nin Atakama çölünde dev bir tekstil atığı dağı var. Biz de bu atıkların ithal(!) edildiği bir ülkeyiz ne yazık ki!.. Bereketiyle anılan Çukurova dahil bir çok yerde bu çöplerin balya balya atıldığını biliyor, duyuyor ve görüyoruz.  Üç maymunu oynamayı bırakalım, modanın kurbanı olmayıp, gereksiz kişisel tüketimi azaltsak bile bunun çevreye katkısı büyük olur.
  3. Üretici firmaların tüm üretim aşamalarının şeffaf olmasını, insana ve çevreye zarar veren üretimlerin maliyeti ne olursa olsun değişimini talep etmeliyiz.
  4. Dünya elektronik çöplüğü olmasın istiyorsak, elektronik cihazlarımızı da daha bilinçli seçerek,  gerekmeden değiştirmeyerek, yeniden değerlendirmenin her alanda gerçekleştirilmesini talep edelim. Ülkemizde de ‘0 atık’, ‘karbon ayak izi’, ‘karbon vergisi’ ‘ gibi gerekli uygulamaların kanunlaşması, denetlenmesi, caydırıcı cezalar uygulanması için sesimizi yükseltelim.
  5. Fosil yakıt rezervleri sınırlı olduğu ve daha çevreci bulunduğu için üretilen elektrikli arabalarda kullanılan kobalt pillerin madenciliği yüksek radyasyona sebep oluyor. Altın madenciliği hala eski teknolojiyle gerçekleştirilip toprak siyanür ile zehirleniyor, yaşam tehdit ediliyor. Değerli taşlar ve yeni teknolojiler için kullanılan madenlerin üretiminin de denetlenmesi, sınırlanması, çevreye zarar verilmesinin önlenmesi için önlemlerin alınması gerektiğini unutmayalım, unutturmayalım.

Dünyamızı gelecek kuşaklara miras bırakmak için çok geç olmadan, bugün hemen şimdi!

Birnur Akan

Birnur Akan

Tüm Yazıları